12 Temmuz 2013 Cuma

6.

Adnan Varınca geldi.
çayını içerken rene char'ı sevip sevmediğimi sordu.
gülümsediğimi görünce de, rene char'dan şu cümleyi,
(Fransızca olarak) söyledi:
"bir kaya gibi doğmuşum, yarıklarıyla birlikte."



---------------------------

adnan varınca kim? diye baktım şimdi internetten. ressammış. rene char kim diye de bakmak zorunda kaldım tabi. tanımadığım iki insan, bir paragrafcıkta.

edgü'nün sinir bozucu yanlarından biri, cahilliğini hissettirmesi. resim ve şiir ne yazık ki çok ilgimi çeken konular değil. sebepleri hem toplumsal hem kişisel elbet. kitap okumanın bile ekstra sayıldığı bi toplumda yetiştim çoğu insan gibi. tablosuz evde büyüdüm. annemin işlediği tablolar asılıydı  sadece. sonra karakalem resim yapmaya çalıştım. ama nasıl başladığımı hatırlamıyorum. çok küçükken şiir yazmaya çalıştım. "kitaplarım" diye bir şiirimi çok sevdiğimi hatırlıyorum. ergenlikte utandım yazdığım bi defter dolusu çocukluk şiirinden, attım çöpe.
sanat hep ekstraydı. sonra gerekli olduğunu hissetsem de, hep ikinci planda bırakmaya devam ettim. resimde ilerlemek için kursa gitmek para ve zaman kaybıydı. kendi kendime uğraşacak kadar da aşk duymuyordum zaten. zamanla o da beni bıraktı.

para, aslında değer verdiğim her şeyin önüne geçti hep hayallerimde. hayal kurarken bile paramın yetip yetmeyeceğini dikkate alır oldum. bu kültür ne yazık ki ailemde oturmuştu, bende de oturdu. paramız olsa da, önceliğimiz hep hemen tüketilebilir şeyler üretmek olacak. insanın karakterini dolduracak şeyler hep ikinci planda kalacak.

şimdi bu cümleler belki de bu yüzden nerdeyse hiçbi şey ifade etmiyor bana. "bir kaya gibi doğmuşum, yarıklarıyla birlikte". ne demek istiyor olabilir ki? neden açıkça söylemiyor ki? tın. kafama vuruyorum.. tın.. ses geliyor sadece. anlam yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder